Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında, sadece risk değerlendirmesi yapmış veya yaptırmış ve kontrol listesi rapor düzenlemiş veya düzenletmiş olmak tek başına yeterli olmayıp, tespit edilen hususların hayata geçirilmesi, tehlike oluşturan hal ve durumların ortadan kaldırılması, bu mümkün değilse en aza indirilmesi ve tehlikeli hal ve durumlarla ilgili olarak çalışanların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.
Aksi taktirde risk değerlendirmesi sonucu düzenlenen rapor bir kağıt parçası olmaktan öteye gidemez. Böyle bir kağıt parçası, işvereni belki risk değerlendirmesi yapmama nedeniyle idari para cezasından kurtarabilir ancak, herhangi bir iş kazası veya meslek hastalığı meydana geldiğinde işvereni Sosyal Güvenlik Kurumu’na, kaza geçiren veya hastalığa yakalanan sigortalıya, ölmüşse hak sahiplerine karşı sorumlu olmaktan, hatta yargılanmaktan kurtulamaz.
Bu sorumluluklar; Sosyal Güvenlik Kurumunun kaza ve hastalık nedeniyle karşılaştığı veya karşılaşacağı maliyeti işverene rücu etmesi, yani işverenden tahsil etmesi; sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden tazminat talep etmesi, sigortalının ölümü halinde tedbirsizlik ve dikkatsizlik nedeniyle ölüme sebebiyet vermekten işveren hakkında kamu davası açılmasıdır. Öte yandan burada işin, sorumluluğun maddi cezai boyutu bir tarafa, en önemlisi insan sağlığı ve insan hayatının değeridir.
Alınmamış veya eksik alınmış olan bir tedbir ya da yerine getirilmemiş bir yükümlülük nedeniyle, bir çalışanın sağlığından olması, sakat kalması, hatta daha da kötüsü o çalışanının hayatını kaybetmesi ve onun bakmakla yükümlü olduğu eşinin, çocuğunun-çocuklarının, hatta bazen anne-babasının ortada kalması ve sonrasında o kişilerin yaşayacağı maddi ve manevi yokluklar, sıkıntılar maddi olarak hiçbir zaman ölçülemeyecek boyuttadır. Aslında işveren ve görevlendirdiği kişilerin genelinde iş sağlığı ve güvenliği, özelinde de risk değerlendirmesi konusuna bu açıdan yaklaşmaları büyük önem arz etmektedir.